Kimi ağaçlar vardır, gölgesi serinlik değil; tarih, kültür ve direnç taşır.
Zeytin ağacı da işte tam olarak böyle bir ağaçtır. Binlerce yıl öncesinden bugüne, Anadolu’nun taşlı topraklarında kök salmış, nice fırtınaya, savaşa, yangına rağmen dimdik ayakta kalmış bir bilge…
Zeytin sadece bir meyve değildir. O, bu toprakların suskun hafızasıdır. Her dalında bir zamanın hikâyesi, her yaprağında sabrın, emeğin ve barışın izleri vardır. Zeytinyağı, sadece bir lezzet değil; Anadolu insanının alın terinin, toprağa duyduğu saygının özüdür.
Ancak bugün, zeytin ağaçları tehlikede.
Kimi zaman bir maden ocağının gölgesinde, kimi zaman bir imar planının pususunda, kimi zaman da sadece “gelişme” adı altında katlediliyor.
Yüzlerce yıllık ağaçların yerine dikilen betonlar, sadece doğayı değil, geçmişi ve geleceği de yok ediyor.
Şunu unutmamalıyız:
Bir zeytin ağacını kesmek, sadece bir ağacı değil; bir kültürü, bir sofrayı, bir annenin duasını, bir çocuğun geleceğini de kesmektir.
Peki ne yapmalıyız?
Önce farkında olmalıyız.
Zeytinin bu ülke için taşıdığı anlamı, çiftçinin sabahın köründe topladığı o kutsal meyvenin kıymetini, yerel üretimin ve doğayla barışık yaşamanın önemini yeniden öğrenmeliyiz.
Sonra da sessiz kalmamalıyız.
Her zeytinlik için sesimizi yükseltmeli, her ağacın arkasında durmalı, her sofrada emeği hatırlamalıyız.
Zeytin bizimdir. Bu topraklar bizimdir. Gelecek de bizim olacaksa, bugünden sahip çıkmak zorundayız.
Son bir söz:
Zeytin ağacına uzanan her baltada, sadece bir dal değil; biraz da insanlık kırılır.
Cengiz ÇETİK