Bir çocuk okul kapısından içeri girdiğinde, ne hissetmeli?
Korku mu?
Kaygı mı?
Endişe mi?
Hayır.
O çocuk, okulda kendini güvende hissetmeli.
Ancak o zaman öğrenir, gelişir, özgüven kazanır, potansiyelini ortaya koyar.
Güvenli okul deyince akla ilk gelen şey, kamera, polis, güvenlik görevlisi…
Bunlar elbette önemli.
Ama unutulan bir boyut daha var: Psikolojik güvenlik.
Bir çocuk:
-
Fikrini özgürce söyleyemiyorsa,
-
Hata yaptığında aşağılanıyorsa,
-
Zorbalığa uğruyor ama sesini çıkaramıyorsa,
-
Öğretmenden, arkadaştan korkuyorsa,
Orada eğitim olmaz.
Orada ancak baskı, kaygı ve başarısızlık büyür.
Fiziksel güvenlik de ihmale gelmez.
Okul bahçesinde madde bağımlılığı pazarlayanlar,
Lise önlerinde bekleyen şüpheli kişiler,
Yetersiz bina güvenliği,
Eksik yangın, deprem önlemleri…
Bunlar çocukların her gün karşılaştığı ciddi tehditler.
Bir çocuk, okula giderken kendini sokağın tehlikesinden koruyamıyorsa,
Okul içinde nefes alamıyorsa,
Başarıyı sadece kâğıt üstünde konuşmak, kandırmacadan ibarettir.
Peki ne yapmalı?
-
Okullarda sadece ders değil, güvenlik bilinci de öğretilmeli.
-
Öğrencilere kendilerini nasıl koruyacakları, şüpheli durumları nasıl fark edecekleri anlatılmalı.
-
Okul çevresinde güvenlik personeli, kamera ve ışıklandırma artırılmalı.
-
Rehberlik servisleri, öğrencilerin psikolojik güvenliği için daha etkin çalışmalı.
-
Öğretmen-veli iş birliği, sadece akademik başarı için değil, çocukların sosyal güvenliği için de güçlendirilmeli.
Unutmayalım:
Güven yoksa öğrenme de yok.
Kaygı varsa gelişim durur.
Tehdit ortamında ne başarı olur, ne de huzur.
Bir ülkenin gerçek yatırımı, eğitimdir.
Ama o yatırım, çocuklar kendini güvende hissetmediği sürece boşa gider.
O yüzden güvenli okul demek;
Sadece polis görmek değil,
Her çocuğun, her sabah okula adım atarken,
“Burası benim ikinci yuvam” diyebilmesi demektir.
Bunu hep birlikte sağlayabiliriz.
Çünkü güvenli okul = Başarılı çocuk = Sağlam toplum.
Cengiz ÇETİK