Bugün artık tablet, akıllı tahta, internet, dijital platformlar…
Eğitimin ayrılmaz bir parçası.
Ama mesele şu: Teknolojiyi tüketmek mi, üretmek mi?
Çocuklarımız ekrana dalıp saatlerini kaybettiğinde değil,
Ekranı bilgiye, projeye, yaratıcılığa dönüştürdüğünde teknoloji anlam kazanır.
Bir okul düşünün…
İnternete sadece sosyal medya için girilmiyor.
Öğrenciler online platformlardan yabancı dil öğreniyor.
Dijital kütüphaneler bilgiye ulaşımı kolaylaştırıyor.
Kodlama sınıfında çocuklar oyun oynamıyor, oyun üretiyor.
Bir köy okulunda öğretmen, internet üzerinden uzaktan eğitim seminerlerine katılıyor.
Şehirdeki bir lise, yurt dışındaki okullarla online proje yürütüyor.
Özel gereksinimi olan bir öğrenci, teknoloji sayesinde eğitimden kopmuyor.
Başarı, böyle büyüyor.
Teknoloji doğru kullanıldığında:
-
Fırsat eşitliği artar,
-
Bilgiye erişim kolaylaşır,
-
Öğrencinin özgüveni yükselir,
-
Öğretmenin yükü hafifler,
-
Üretkenlik teşvik edilir.
Ama teknoloji yanlış kullanıldığında:
-
Bağımlılık artar,
-
Dikkat dağılır,
-
Sosyal ilişkiler zayıflar,
-
Eğitim araç olmaktan çıkar, amaç haline gelir.
Bu yüzden önemli olan;
Çocuğa tableti vermek değil, o tableti nasıl kullanacağını öğretmektir.
Ekran başında kaybolmasına izin vermek değil,
Ekranı öğrenme, keşfetme ve üretme yolculuğuna çevirmektir.
Türkiye’de son yıllarda bazı okullarda umut veren uygulamalar var:
-
Kodlama ve robotik sınıfları,
-
Online uluslararası bilgi yarışmaları,
-
Dijital kitap platformları,
-
Bilim, sanat ve teknoloji projeleri,
-
Uygulamalı dijital güvenlik eğitimleri.
İşte bu örnekler, teknolojiye teslim olmadan,
Teknolojiyi eğitime hizmet ettirmenin mümkün olduğunu gösteriyor.
Unutmayalım:
Teknoloji bir bıçaktır.
Yanlış elde yara açar,
Doğru elde ekmek keser.
Çocuklarımızın eline o bıçağı verdiğimizde,
Onlara nasıl kullanacaklarını da mutlaka öğretmeliyiz.
Çünkü teknoloji, ya onları tüketir…
Ya da onların yaratıcılığıyla dünyayı değiştirir.
CENGİZ ÇETİK