Bir köy okulunda başladı her şey…
Ne akıllı tahtası vardı, ne düzgün bir kütüphanesi. Ne spor salonu, ne bilgisayar laboratuvarı. Ama o okulda bir öğretmen vardı. Ve o öğretmen, elindekine değil; elinden gelenin en iyisine odaklandı.
Duvarları öğrencilerle birlikte boyadı. Atık kartonlardan dünya maketleri yaptı. Kitabı olmayan çocuklar için sosyal medyada kampanya başlattı. Bir yıl sonra o okul; hem kütüphanesi olan, hem bilim şenliği düzenleyen, hem de il birincisi çıkaran bir okul oldu.
Bu sadece bir örnek. Üstelik sayısı artıyor. Çünkü gerçek değişim yukarıdan değil, yürekten başlar.
Bugün Türkiye'nin dört bir yanında sessiz sedasız harikalar yaratan eğitimciler var. Kimi köyde çocuklara robotik kodlama öğretiyor, kimi cezaevinde anneleriyle kalan çocuklara oyun sınıfı kuruyor. Kimi velilerle el ele verip okulun mutfağını iyileştiriyor, kimi müziği, resmi, sanatı mahalle aralarına taşıyor.
Çünkü eğitim sadece “bilgi vermek” değildir. Eğitim bir inşa sürecidir. Ve bu inşaatta herkes bir tuğla koyarsa, o bina dimdik ayakta kalır.
Peki biz ne yapabiliriz?
-
Mahallemizdeki okula destek verebiliriz: kitap, gönüllü etkinlik, zaman…
-
Sosyal medya üzerinden başarılı eğitim projelerini görünür kılabiliriz.
-
Okul aile birliklerini sadece toplantı değil, dayanışma platformu haline getirebiliriz.
-
Gençlerin sesine kulak verebilir, onların yaratıcı fikirlerine alan açabiliriz.
Bazen bir kitap bağışı, bazen bir resim sergisi, bazen bir gönüllü öğretmen desteği… Sandığımızdan çok daha fazlasını değiştirir.
Evet, sistemde eksikler var. Sıkıntılar büyük. Ama unutmamalıyız:
Bir mum karanlığı yok edemez belki, ama yön gösterir.
Ve o mumu biz yakacağız.
Çünkü bu ülkenin çocukları karanlıkta büyümemeli. Çünkü onlar sadece bizim değil, bu toprağın, bu milletin emaneti.
Umudu kaybetmeyelim. Çünkü bu ülke nice zorlukları, birlikte aştı.
Cengiz ÇETİK