Koskoca bir eğitim öğretim yılı daha bitti. Ve yılların birikimiyle yaşadıklarım, bir tatil gününde gözümün önüne geldi. Yıllar ne de hızlı akıp gitmiş. Bir köy okulunda başlayıp akıp giden zaman… Sonra geriye yaslanıp düşüyor insan, bir tahtanın başından sınıfa bakınca neler görüyordum. Otuz yılı aşkın sürenin bana bıraktığı birikimin bıraktığı izler nelerdi? Gözlerimi kapıyor ve bir öğretmen olarak yaşadıklarımı düşünüyorum:
Her sabah sınıf kapısından içeri girdiğimde, önümde sadece sıralar, defterler, kitaplar yok…
Birbirinden farklı dünyalar, hayaller, kaygılar, umutlar oturuyor o sıralarda.
Ve ben, sadece ders anlatmıyorum;
Hayatın içinden geçen çocuklara, gencecik yüreklere yol arkadaşlığı yapıyorum.
Dışarıdan bakıldığında, öğretmenlik sadece ders saatiyle ölçülür:
Sabah derse gir, akşam çık…
Ama o duvarların ardında bambaşka bir mücadele var.
Bir çocuk aç gelmişse, matematik işlemi gözünde kararıyor.
Bir öğrenci ailesinden şiddet görmüşse, okuma parçasındaki kelimeler boğazına düğümleniyor.
Bir başka çocuk, yoksulluktan utandığı için defterini saklıyor.
Bir kız öğrenci, “Okuyup ne yapacaksın?” denildiği için gözünde ışık sönüyor.
Ve ben, o sınıfta sadece bilgi değil; umut da vermek zorundayım.
Eğitim diyoruz…
Ama eğitim sadece müfredat değil.
Eğitim, çocuğa kendini değerli hissettirmek,
Düşünmeyi, sorgulamayı, hayal etmeyi öğretmek,
Hayata dair güven aşılamak…
Öğretmen, tahtanın başında ne kadar anlatsa da,
Eğer çocuk kendini güvende hissetmiyorsa,
Ders sınıfta kalır, bilgi zihinlere ulaşmaz.
Öğretmen gözüyle eğitimin en büyük yarası:
İmkânsızlıklar ve duyarsızlıklar.
Sıvasız okullarda, eksik malzemelerle eğitim yapmaya çalışan nice meslektaşım var.
Bir köy okulunda, kitap, kalem, internet olmadan büyük hayaller kurdurmaya çalışan nice idealist var. Ben de ilk göreve başladığım yer bir köy okulu idi. O zaman ki şartlar bugüne göre daha ağırdı. Ama o ortam daha sıcak ve samimiydi. Şimdi ise birçok bakış açısı değişti.
Ve bazen toplum, öğretmeni sadece eleştiriyor, yük yüklüyor, ama omuz vermiyor.
Oysa hepimizin bildiği şu gerçek unutulmamalı:
Bir toplum, ancak öğretmenine sahip çıkarsa yükselir.
Çünkü eğitim sadece okulun değil, herkesin sorumluluğudur.
- Aile destek olursa, çocuk güçlenir.
- Toplum sahip çıkarsa, okul nefes alır.
- Öğretmen yalnız kalmazsa, gelecek umutla yeşerir.
Ben bir öğretmenim…
Biliyorum ki, elimde sihirli değnek yok.
Ama bir çocuğun dünyasına dokunacak gücüm var.
Bir öğrencinin hayaline cesaret katacak sözüm var.
Bir gencin yolunu aydınlatacak sabrım, sevgim, inadım var.
Ve bilinsin ki:
Tahtanın ardında sadece ders anlatmıyoruz…
Gelecek inşa ediyoruz.
Sevgiler ve saygılarımla…
Cengiz ÇETİK- 30/06/2025