Sor.
Kendine sor.
Kendi beynini, kendi kalbini, kendi vicdanını sorgula.
Çünkü başkasına yönelttiğin her sorunun cevabı önce sende gizlidir.
Biz birbirimizi sorgularken unuttuk kendimizi.
Sorunları çözmek yerine büyüttük.
Dostluğu değil, düşmanlığı çoğalttık.
Kolayı seçtik:
Kalp kırmayı kolay, tehdit etmeyi kolay, öfkeyi kolay bulduk.
Zoru seçemedik:
İnsanı kazanmayı, sevgiyi büyütmeyi, bir arada durmayı.
Kendine sor:
Kim hain, kim vatansever?
Kim yürekli, kim korkak?
Cebindeki para senin mi, başkasının mı?
Ben kimim? Sen kimsin? Biz kimiz?
Sor, sorabilirsen kendine.
Çünkü bu ülkenin her yanında dert var.
Öğrencinin, öğretmenin, memurun, işçinin, köylünün, gazetecinin, sevenin…
Herkesin sırtında dert yükü var.
Ama kimse kendi payını görmüyor.
Herkes iğneyi başkasına batırıyor.
Sorabilir misin?
Okullardaki şiddeti?
Yollarda yok olan hayatları?
Çocukların ihmale kurban gidişini?
Hayatın neden bu kadar ucuz olduğunu?
Sorabilir misin?
Yoksa görmezden gelmeye mi devam edeceksin?
Çünkü kolay sorular önümüzde:
Bugün hangi pembe dizi var?
Kim kime ne demiş?
Nasıl zayıflarım, nasıl şişmanlarım?
Magazin, eğlence, dedikodu…
Bu sorularla uyutuluyorsun.
Oysa asıl soru şu:
Sevgilere bahar gelmiş mi?
İnsanlar birbirine güveniyor mu?
Çocuklarımızın yarını güvenle mi, yoksa korkuyla mı dolu?
Kendine sor.
Daha doğrusu, artık sorabilirsin mi, ondan emin ol.
Çünkü bu çağda en büyük cesaret, kendine dürüstçe soru sormaktır.
Sor, sorabilirsen kendine.
Çünkü geleceğin cevabı senin yüreğinde saklıdır.
Cengiz ÇETİK
NOT: Bu köşe yazımı 10.02.2019 yılında yazdığım halinden, biraz daha şiirsel bir dille düzenleyip, yeniden sizlerle paylaşmak istedim.