Cengiz ÇETİK- Şair, Yazar, Öğretmen
Köşe Yazarı
Cengiz ÇETİK- Şair, Yazar, Öğretmen
 

Zehir Etiketli Gıdalar: Cebimizdeki Sessiz Cinayet

  Birileri kar amacı uğruna yemek dediğimiz şeyi tehlikeye atıyor. Bu cümle dramatik geliyorsa, dramın sebebi gerçek: gıdalarda tespit edilen bazı kimyasallar, uzun vadede kanser ve kronik hastalık riskini artırıyor. Üstelik bazen o “gönderilen” paket geri dönüyor, dosyalarda yerini alıyor — ama bazen de sessizce piyasaya karışıyor. Bu iş şaka değil; bu iş insan hayatı. Ne var bu gıdalarda, neden tehlikeli? Gıda kaynaklı kanser riskini yükselten maddeler farklı şekillerde piyasaya karışıyor: Mantar toksinleri (aflatoksin, okratoksin gibi): özellikle depolama ve kurutma koşulları kötü olan tahıl ve kuruyemişlerde ürer. Aflatoksin B1, karaciğer kanseriyle ilişkilendirilmiş güçlü bir risk faktörüdür. Poliaromatik hidrokarbonlar (ör. benzo[a]pyrene): yüksek ısıda kızartma veya tütsüleme ile oluşabilir; kronik maruziyette kanser riskini artırır. İzin verilmeyen kalıntılar ve pestisitler: bazı aktif maddeler hem akut toksik etki yapar hem de uzun vadede kanserojen potansiyel taşır. Endüstriyel kirleticiler ve işleme artıkları: paketleme, depolama ve taşımacılık hatalarıyla gıdaya karışabilir. İleri teknolojiyle tespit edilen “yabancı” kimyasallar: örneğin geçmişte dünyanın birçok yerinde tespit edilen etilen oksit gibi artıkların gıdalarda bulunması kabul edilemez. Bunların hepsi bilimsel literatürde kanser ve organ hasarıyla ilişkilendirildi. Bu tehlike hemen ölmeyi vaat etmiyor; sinsice, yıllar içinde sağlık bütçemizi ve hayatlarımızı tüketiyor. “Geri gelen ürün” meselesi: imha mı, iç piyasaya karışma mı? İhracatta sorunlu bulunan parti geri gönderildiğinde prosedürler var: analiz, karar, imha veya özel işlemler. Mantık basit: sağlık riski varsa o parti piyasaya giremez. Pratik ise bazen karmaşık. Çünkü: İzlenebilirlik zayıfsa parti kaybolur. Denetim açıkları, hatalı evrak veya etiketsiz yeniden ambalajlama riskini doğurur. Şeffaflık yoksa vatandaş ne olduğunu öğrenemez. Yani “geri döndü” demek, otomatik olarak “imha edildi” demek değildir. Şeffaflık, takip ve hesap verebilirlik yoksa risk devam eder. İnsan hayatı hukuken ve ahlaken koruma altındadır Anayasa devletin sağlık koruma görevini öngörür. İnsan hayatını riske atmak, yalnızca etik dışı değil hukuken de sorgulanması gereken bir durumdur. Bilerek ve isteyerek sağlığa zararlı bir ürünü piyasaya sürmek, adeta kasıtlı zarar vermeye yaklaşır. Bunu hafife almamız beklenemez. Ne yapılmalı? Eğer iddialarımız kuru lafta kalacaksa hiçbir şey değişmez. İşte sahada etkili olacak somut önlemler: Parti bazlı izlenebilirlik (traceability) zorunlu hale getirilsin. Barkod, parti numarası ve dijital kayıt olmadan ürün hareket edemesin. Geri dönen partiler için kesin imha ve kamuya açık raporlama. Yeniden etiketleme ve iç piyasaya sokma kesin yasak; tüm adımlar şeffaf raporlanmalı. Bağımsız akredite laboratuvar doğrulaması. Üretici raporları yetmez; üçüncü taraf testleri zorunlu olsun. Caydırıcı cezalar. Tekrarlayan hatalarda para cezaları, lisans iptali, ihracat yasağı gibi yaptırımlar uygulanmalı. Tüketiciye erişim ve şikayet mekanizması. Kolay, hızlı ve takibi yapılabilir şikayet hattı ile vatandaş anında harekete geçebilsin. Sivil toplum ve akademi denetimi. Üniversiteler, meslek odaları ve tüketici dernekleri periyodik kontrol yapabilmeli. Eğitim ve depolama standartları. Çiftçiye, üreticiye ve dağıtım zincirine doğru depolama, kurutma ve hijyen eğitimi verilsin; altyapı desteklensin. İthal katkı maddeleri ve işleme teknikleri sıkı takipte olsun. Yasal izinler, güncel bilimsel verilere göre periyodik olarak güncellensin. Bu liste masaya yatırılmalı, karar alınıp uygulanmalı. Kâğıt üzerinde kalırsa kıymeti yok. Birey olarak ne yapabilirsin? Ürünün parti numarasını, tarihini ve fişini sakla. Şüphe varsa anında ilgili kurumlara bildir. Yerel üretici/pazardan alırken tedarik zincirini sor; küçük üreticiyi desteklemek her zaman çözüm değil ama farkındalığı artırır. Tüketici örgütlerine katıl; toplu şikâyetler ses getirir. Medyaya belge taşı; bir vakayı görünür kılmak, benzer hataların önünü keser. Gıda güvenliği, ahlaki bir zorunluluk olduğu kadar, hukuki ve teknik bir yükümlülüktür. Zehirlenmiş bir paketi  bimeden alıp yediğimizde, faturayı çocuklarımız, kronik hasta komşumuz ve yaşlı akrabamız öder. Eğer devlet görevini yapmıyorsa biz yaparız: belgeleyerek, şikâyet ederek, gür ses çıkararak. Konu insan hayatıysa, susmak suç ortaklığıdır. Sözün özü: gıda zehirlidir dersiniz; izin vermezsiniz. Kabul etmeyecek, takip edecek ve hesabını soracaksınız. Çünkü insan hayatı kutsaldır — herkes bunu bilsin... Cengiz ÇETİK  
Ekleme Tarihi: 26 Ekim 2025 -Pazar

Zehir Etiketli Gıdalar: Cebimizdeki Sessiz Cinayet

 

Birileri kar amacı uğruna yemek dediğimiz şeyi tehlikeye atıyor. Bu cümle dramatik geliyorsa, dramın sebebi gerçek: gıdalarda tespit edilen bazı kimyasallar, uzun vadede kanser ve kronik hastalık riskini artırıyor.

Üstelik bazen o “gönderilen” paket geri dönüyor, dosyalarda yerini alıyor — ama bazen de sessizce piyasaya karışıyor. Bu iş şaka değil; bu iş insan hayatı.

Ne var bu gıdalarda, neden tehlikeli?

Gıda kaynaklı kanser riskini yükselten maddeler farklı şekillerde piyasaya karışıyor:

  • Mantar toksinleri (aflatoksin, okratoksin gibi): özellikle depolama ve kurutma koşulları kötü olan tahıl ve kuruyemişlerde ürer. Aflatoksin B1, karaciğer kanseriyle ilişkilendirilmiş güçlü bir risk faktörüdür.
  • Poliaromatik hidrokarbonlar (ör. benzo[a]pyrene): yüksek ısıda kızartma veya tütsüleme ile oluşabilir; kronik maruziyette kanser riskini artırır.
  • İzin verilmeyen kalıntılar ve pestisitler: bazı aktif maddeler hem akut toksik etki yapar hem de uzun vadede kanserojen potansiyel taşır.
  • Endüstriyel kirleticiler ve işleme artıkları: paketleme, depolama ve taşımacılık hatalarıyla gıdaya karışabilir.
  • İleri teknolojiyle tespit edilen “yabancı” kimyasallar: örneğin geçmişte dünyanın birçok yerinde tespit edilen etilen oksit gibi artıkların gıdalarda bulunması kabul edilemez.

Bunların hepsi bilimsel literatürde kanser ve organ hasarıyla ilişkilendirildi. Bu tehlike hemen ölmeyi vaat etmiyor; sinsice, yıllar içinde sağlık bütçemizi ve hayatlarımızı tüketiyor.

“Geri gelen ürün” meselesi: imha mı, iç piyasaya karışma mı?

İhracatta sorunlu bulunan parti geri gönderildiğinde prosedürler var: analiz, karar, imha veya özel işlemler. Mantık basit: sağlık riski varsa o parti piyasaya giremez. Pratik ise bazen karmaşık. Çünkü:

  • İzlenebilirlik zayıfsa parti kaybolur.
  • Denetim açıkları, hatalı evrak veya etiketsiz yeniden ambalajlama riskini doğurur.
  • Şeffaflık yoksa vatandaş ne olduğunu öğrenemez.

Yani “geri döndü” demek, otomatik olarak “imha edildi” demek değildir. Şeffaflık, takip ve hesap verebilirlik yoksa risk devam eder.

İnsan hayatı hukuken ve ahlaken koruma altındadır

Anayasa devletin sağlık koruma görevini öngörür. İnsan hayatını riske atmak, yalnızca etik dışı değil hukuken de sorgulanması gereken bir durumdur. Bilerek ve isteyerek sağlığa zararlı bir ürünü piyasaya sürmek, adeta kasıtlı zarar vermeye yaklaşır. Bunu hafife almamız beklenemez.

Ne yapılmalı?

Eğer iddialarımız kuru lafta kalacaksa hiçbir şey değişmez. İşte sahada etkili olacak somut önlemler:

  1. Parti bazlı izlenebilirlik (traceability) zorunlu hale getirilsin. Barkod, parti numarası ve dijital kayıt olmadan ürün hareket edemesin.
  2. Geri dönen partiler için kesin imha ve kamuya açık raporlama. Yeniden etiketleme ve iç piyasaya sokma kesin yasak; tüm adımlar şeffaf raporlanmalı.
  3. Bağımsız akredite laboratuvar doğrulaması. Üretici raporları yetmez; üçüncü taraf testleri zorunlu olsun.
  4. Caydırıcı cezalar. Tekrarlayan hatalarda para cezaları, lisans iptali, ihracat yasağı gibi yaptırımlar uygulanmalı.
  5. Tüketiciye erişim ve şikayet mekanizması. Kolay, hızlı ve takibi yapılabilir şikayet hattı ile vatandaş anında harekete geçebilsin.
  6. Sivil toplum ve akademi denetimi. Üniversiteler, meslek odaları ve tüketici dernekleri periyodik kontrol yapabilmeli.
  7. Eğitim ve depolama standartları. Çiftçiye, üreticiye ve dağıtım zincirine doğru depolama, kurutma ve hijyen eğitimi verilsin; altyapı desteklensin.
  8. İthal katkı maddeleri ve işleme teknikleri sıkı takipte olsun. Yasal izinler, güncel bilimsel verilere göre periyodik olarak güncellensin.

Bu liste masaya yatırılmalı, karar alınıp uygulanmalı. Kâğıt üzerinde kalırsa kıymeti yok.

Birey olarak ne yapabilirsin?

  • Ürünün parti numarasını, tarihini ve fişini sakla. Şüphe varsa anında ilgili kurumlara bildir.
  • Yerel üretici/pazardan alırken tedarik zincirini sor; küçük üreticiyi desteklemek her zaman çözüm değil ama farkındalığı artırır.
  • Tüketici örgütlerine katıl; toplu şikâyetler ses getirir.
  • Medyaya belge taşı; bir vakayı görünür kılmak, benzer hataların önünü keser.

Gıda güvenliği, ahlaki bir zorunluluk olduğu kadar, hukuki ve teknik bir yükümlülüktür. Zehirlenmiş bir paketi  bimeden alıp yediğimizde, faturayı çocuklarımız, kronik hasta komşumuz ve yaşlı akrabamız öder. Eğer devlet görevini yapmıyorsa biz yaparız: belgeleyerek, şikâyet ederek, gür ses çıkararak. Konu insan hayatıysa, susmak suç ortaklığıdır.

Sözün özü: gıda zehirlidir dersiniz; izin vermezsiniz. Kabul etmeyecek, takip edecek ve hesabını soracaksınız. Çünkü insan hayatı kutsaldır — herkes bunu bilsin...

Cengiz ÇETİK

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seckinhabertv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
mekan bizim almanya chat sohbet cinsel sohbet sohbet mobil sohbet dini chat plastik çember