Kasım ayı geldiğinde yüreğim her zamankinden daha ağır çarpıyor.
Bu ay, benim için iki acıyı birden taşır: oğlum Seçkin’i kaybetmenin tarifsiz sızısı ve büyük önderimiz Atatürk’ün yokluğunu hatırlatan ulusal yas.
Her Kasım, evimin sessizliğinde bir yaprak düşer gibi Seçkin’in anıları yeniden gelir gözlerimin önüne.
Sokakta çocuk sesleri yükselir, ama benim içimde bir boşluk vardır; onun gülüşü, sesi, küçük bir dokunuşu eksiktir artık.
Ve sonra radyoda çalan eski bir marş, “Onuncu yıl” marşı, Atam’ı hatırlatır bana. Ülkemin büyük önderi, vatanın mimarı…
Kasım, onun da yokluğunu hissettiren aydır. İki kayıp: biri evimin içinde yankı, biri ülkemin ufkunda boşluk.
Ama tuhaf bir gerçek var: Seçkin de, Atam da geride bir ışık bıraktı.
Biri gözümde, biri kalbimde; ikisi de yaşamaya devam ediyor, sessizce ama etkili bir şekilde.
Kasım, bu yüzden ağır; ama bana hatırlatıyor ki, anılar ve değerler yok olmaz, sadece başka bir biçimde var olur.
Ve ben, her Kasım geldiğinde, hem oğlumu hem de Atam’ı anarak, acının içinde hâlâ bir umut ışığı arıyorum.
CENGİZ ÇETİK 8.11.2025- Finike
