Eskiden çocuklar kavga ettiğinde yüz yüze konuşur, anlaşır ya da en azından göz göze gelirlerdi.
Şimdi her şey ekran arkasında, takma isimlerin, sahte profillerin, görünmez maskelerin ardında yaşanıyor.
Adı: Siber Zorbalık.
Yani sosyal medya üzerinden yapılan; hakaret, tehdit, aşağılama, iftira, dışlama ve küçük düşürme…
Ve ne yazık ki bugün, gençlerin en çok maruz kaldığı ama en az konuşulan sorunlardan biri bu.
Bir çocuğun sosyal medya hesabının altına alaycı yorumlar yazılıyor.
Bir öğrencinin ismi, iftiralarla grup sohbetlerinde dolaşıyor.
Bir video, izinsiz çekilip bütün okula yayılıyor.
Bir çocuk evine gidiyor ama saldırılar peşini bırakmıyor.
Çünkü artık şiddet sadece fiziksel değil;
Psikolojik ve dijital boyutta da büyüyor.
Siber zorbalığın etkileri bazen tokattan daha ağır:
-
Kendine güven kaybı,
-
Depresyon,
-
Sosyal fobi,
-
Okuldan soğuma,
-
Hatta intihar düşünceleri…
Ve çoğu zaman aileler, çocuklarının bu dijital kabusu yaşadığını çok geç fark ediyor.
Peki, ne yapmalı?
-
Aileler çocuklarının sosyal medya hesaplarını bilinçli şekilde takip etmeli.
-
Okullarda, sadece teorik değil, uygulamalı dijital güvenlik eğitimleri verilmeli.
-
Öğrencilere, haklarını ve zorbalığa karşı nasıl korunacaklarını öğreten çalışmalar yapılmalı.
-
Siber zorbalığa karışanlara karşı, yasal süreçlerin ciddiyeti anlatılmalı.
-
Sosyal medya platformları, genç kullanıcılar için daha sıkı denetimler ve koruma mekanizmaları geliştirmeli.
Çünkü unutmayalım:
Bir çocuğun ruhunu ekran başında kırmak, bazen onun tüm hayatını altüst edebilir.
Sosyal medya, doğru kullanıldığında harika bir bilgi ve iletişim aracıdır.
Ama denetimsiz bırakıldığında, zehirli bir ortama dönüşür.
Ve bu zehir, yavaş yavaş çocuklarımızın özgüvenini, hayallerini, huzurunu yok eder.
Bu yüzden seyirci kalmayalım.
Çünkü dijital dünyada sessiz kalmak, zorbalığa ortak olmaktır.
Ekranların ardında kırılan kalpleri onarmanın yolu;
Birlikte bilinçlenmekten,
Ekranı değil, insanı merkeze almaktan geçiyor.
Ve her çocuğun en temel hakkı:
Güvende hissetmek.
Bunu onlara çok görmeyelim.
Cengiz ÇETİK