Evde herkes bir köşede... Anne telefonda, baba bilgisayarda, çocuk tabletin başında… Dışarıdan baksan, huzurlu bir aile ortamı sanırsın. Ama dikkatle bakınca görürsün ki; herkes birbirinden kilometrelerce uzakta.
Çünkü bugün çocuklar dijital dünyanın içinde yaşıyor ama gerçek dünyanın dışında kalıyor.
Ekranla büyüyorlar ama insan ilişkileriyle gelişemiyorlar.
Birçok veli “çocuğum sessiz sakin, odasından çıkmıyor, sorun yok” diyor.
Oysa o sessizlik çoğu zaman bir alarmdır.
Çocuk ekran başında saatlerce vakit geçiriyor olabilir ama:
- Duygularını ifade edemiyor,
- Sosyal becerileri gelişmiyor,
- Empati kurmayı öğrenemiyor,
- Gerçek arkadaşlıkların yerini sanal takipçi sayıları alıyor.
Bir çocuğun sosyal medyada binlerce takipçisi olabilir, ama ruhunun en derin köşesi yapayalnızdır.
Dijital dünya çocuklara sınırsız bilgi sunuyor, kabul.
Ama sınırsız bilgi, kontrolsüz büyümeye benzer.
Ne kadar çok şey izleseler de, insan ilişkilerini deneyimlemedikçe, gerçek hayatla bağları zayıflıyor.
Ve en acısı, bu yalnızlık bir süre sonra:
- Özgüven eksikliği,
- İletişim bozukluğu,
- Sosyal fobi,
- Bağımlılık,
- Hatta depresyon gibi ciddi sonuçlar doğuruyor.
Peki ne yapmalı?
- Aileler önce kendileri ekran bağımlılığı konusunda örnek olmalı.
- Çocuklara küçük yaşlardan itibaren yüz yüze iletişim ve oyun ortamları sunulmalı.
- Ev içinde “ekransız saatler” belirlenmeli.
- Çocuklar sadece dijital değil, duygusal anlamda da takip edilmeli.
- Okullarda ve sosyal alanlarda grup çalışmaları, sanat, spor gibi etkinlikler artırılmalı.
Çünkü insan, insanla büyür.
Çocuk, ilişki kurarak gelişir.
Ekran sadece araçtır, asla hayattaki asıl yerin yerini tutamaz.
Unutmayalım:
Teknoloji çocuklarımızı bilgiye yaklaştırıyor,
Ama biz onlara insana yakın olmayı öğretmezsek, o bilgi fayda değil yalnızlık üretir.
Bugün çocuklarımız ekranda değil, hayatta var olsunlar istiyorsak; önce biz onlarla yan yana durmayı öğrenmeliyiz.
Yoksa ekranın parlak ışığı, çocuklarımızın gerçek dünyasını karartır.
Cengiz ÇETİK - 25.06.2025