Bir çocuk, sabah çantasını sırtlayıp okula gidiyor. Günün yarısını okulda, kalanını evde geçiriyor. Ama biz çoğu zaman eğitim deyince sadece okul kısmını konuşuyoruz. Oysa başarı, iki ayaklı bir masaya benzer:
Bir ayağı okulsa, diğeri ailedir.
Biri eksikse, o masa devrilir.
Çocuk sendeleyerek yürür, hatta yürüyemez.
Okul ve aile birbirini tamamlayan iki halkadır. Öğretmen çocuğa bilgi verir, aile o bilgiyi hayata uygulatır. Öğretmen disiplin kazandırır, aile pekiştirir. Öğretmen motivasyon aşılar, aile o motivasyonu canlı tutar.
Ama bugün birçok yerde, okul-aile kopukluğu yaşanıyor.
Veliler sadece karne günü, ya da sorun çıktığında okula geliyor.
Öğretmen, veliye ulaşmakta zorlanıyor.
Çocuk, iki farklı dünyada gidip geliyor.
Böyle bir ortamda başarı istikrar kazanmaz.
Peki okul-aile iş birliği nasıl güçlenir?
-
Aile, sadece notlarla değil, çocuğun karakter gelişimiyle de ilgilenmeli.
-
Veli toplantıları sadece formalite değil, karşılıklı çözüm üretme zeminine dönüşmeli.
-
Öğretmen, veliyi bir sorun olduğunda değil; başarı ve güzel gelişmeler olduğunda da aramalı.
-
Okul yönetimi, ailelere açık kapı politikası uygulamalı.
-
Mahallede, okul çevresinde düzenlenen etkinliklere aileler aktif katılmalı.
Başarıyı sadece sınav sonuçlarına indirgersek, tablo eksik kalır.
Gerçek başarı; akademik bilginin, sosyal becerinin ve güçlü karakterin birleşimiyle oluşur.
Ve bu birleşimi sağlayan şey: güçlü okul-aile iletişimidir.
Bir çocuk evde destek görüyorsa, okulda kendini daha güvende hisseder.
Bir aile öğretmene güveniyorsa, çocuk başarısızlıktan korkmaz; öğrenmeye odaklanır.
Öğretmen veliyle aynı hedefte buluşuyorsa, çocuk yönünü şaşırmaz.
Başarı tesadüf değildir. Planlı, bilinçli, ortak hareketin sonucudur.
Unutmayalım:
Bir çocuğun arkasında sadece okul değil, ailesi de duruyorsa; o çocuk önüne çıkan her engeli aşar.
Çünkü eğitim bir maratondur.
Ve bu maratonu, aile ve okul el ele verirse kazanırız.
Yoksa çocuk yalnız koşar…
Yalnız koşan çocuk, ya yolda kalır…
Ya da kaybolur.
Cengiz ÇETİK