Öğretmenin nöbeti, veliyi dışarı çıkarmak için değil; öğrencinin güvenliğini, oyununu ve masumiyetini korumak içindir.
Sabahın ilk ışıklarıyla okul bahçesine çocuklar dolar. Çantalar omuzda, gözlerde umut, avlularda kahkahalar…
Onlar için okul, oyunla öğrenmenin buluştuğu koca bir dünyadır.
Ve bir köşede, sessizce nöbet tutan öğretmen vardır. Onun görevi kapıyı tutmak değil; düşen dizlere bakmak, öğrenciler arasındaki sorunları tatlı dille çözmektir.
O, bahçedeki oyunun şahitliğini yapar, koridorlardaki güvenin teminatıdır.
Ne yazık ki bazen, öğretmenin sırtına fazlası yüklenir. “Veliyi dışarı çıkar.” “Kapıyı sen bekle.”
Oysa resmi mevzuat nettir: Öğretmenin nöbet görevi öğrenciyledir. Çocuğun güvenliğiyle ilgilenir, okul düzenini gözetir, ihtiyacı olana koşar.
Hiçbir yönetmelik, öğretmenden veliyle tartışmasını ya da kapıda güvenlik görevlisi gibi davranmasını istemez.
Veliler de bilmeli: Çocuğunu okula teslim ettiği an, sorumluluk okulun bütünüdür; idaresiyle, kurallarıyla, sistemiyle…
Öğretmen, veliyi değil çocuğu karşılamalıdır. Çünkü onun asli nöbeti kalplerin yanındadır, kapıların değil.
Okul, herkes rolünü bildiğinde gerçek anlamını bulur. Öğretmen eğitir, idare düzenler, veli güven duyar. Ve çocuk…
Çocuk sadece çocuk olur; oyunu, merakı ve gülüşüyle geleceğe yürür.
Cengiz ÇETİK