Mesut KARAKOYUNLU - Emekli Öğretmen
Köşe Yazarı
Mesut KARAKOYUNLU - Emekli Öğretmen
 

DÜNYADAKİ CENNETİ KEŞFETMEMİ SAĞLAYAN BİR ANIM...

  İzmirli Börekçi Tevfik annemin halasının kocasıdır. Annem, 6 yaşlarında öksüz ve yetim kalınca, dedesi, çocuğu olmayan halasına annemi evlatlık olarak verir.  İzmirli Tevfik babası, halası annesi olur. Annemi kızları gibi büyütürler, börekçi dükkânında kalfa olan babamla evlendirirler. Ben Kaleiçi'nde Yivli Minare yakınında bir evde dünyaya geliyorum. Ustalaşan babam evlendikten 5 yıl sonra, İzmirli Tevfik ustaya, "Usta, bana iş verdin, el verdin kız verdin ve beni aile yaptın. Allahım da bir çocuk verdi. Hakkını ödeyemem, biliyorum. Bana bir de yol ver, Finike"ye gideyim, orada kendi işimin ustası olayım." der. Börekçi Tevfik, kendisine 10 yıl hizmet eden babamı, kırmaz; bir çuval un, bir teneke yağ ve börekçilikte kullanılan kap kacak, tava, merdane vb. İşine yarayacak ne varsa verir ve "kızıma torunuma iyi bak, Allah yolunu açık etsin der Finike'ye uğurlar. Babam Ustasının babacanlığını hiç unutmadı, onu hep saygıyla ve sevgiyle andı. Yanılmıyorsam 1958 yılıydı. Ustasının ölüm haberi geldi. Ne yapıp edip son görevini yapmak için Antalya'ya gitmesi gerekiyordu. Finike Antalya arasında işleyen karadan tek bir araç vardı. O da o gün sabah Antalya'ya gitmiş, ertesi gün dönecek öbür gün tekrar Antalya'ya gidecek. Bu yolla cenazeye yetişme şansı yok. Tarifeli sefer yapan Tara vapuru da 15 günde bir geliyor. Ne var ki babam bir şekilde Antalya'ya gitmek zorunda... Ama nasıl? Tam bunu düşünürken, Fenerci Ali'nin Adrasan deniz fenerine götürülmek üzere gaz tenekelerini tekneye taşıdığını görüyor. Fenerci Ali Adrasan deniz fenerinden sorumlu kişi, her hafta fener için gerekli gazyağlarını Finike'den Adrasan'a götürür. Babam hemen Fenerci Ali'nin yanına gelir, "Gözünün yağını yiyeyim Ali kaptan,gaz tenekelerini Adrasan'a bıraktıktan sonra beni ve ailemi Antalya'ya götürür müsün? Ustam, kayınpederim, çok sevdiğim insan börekçi Tevfik'i kaybettik cenazesine katılmak zorundayım, bana bir yardımcı ol, ücreti neyse öderim." der. Fenerci Ali, "Mehmet usta, böyle durumlarda sözü mü olur?" der, babamı kırmaz, o gün ikindine doğru, yükü gaz tenekeleri olan 6 -7 metrelik tekneyle Annem, Annemin kucağında kardeşim Mahmut, babam , ben ve Adrasan'dan yaşlı karı koca bir aile ile birlikte Fenerci Ali'nin kaptanlığında, tahta iskeleden Kilidonya Burnu istikametine denize açıldık… Arkamızda kalan Gülmez dağının tepesinde kabarıp kabarıp dağılan bulutlara bakan Fenerci Ali, "Hazırlıklı olalım, hava iyi görünmüyor, deniz yapabilir" dedikten bir saat geçmeden dalgalar büyümeye başladı. Motorun burnunu dalgalara veren kaptan Kilidonya burnuna yaklaştıkça tekneye zor hakim oluyordu. O güne kadar ilk defa karşılaştığımız azgın ve büyük dalgalar karşısında heyecanlanıp korkmamak mümkün değildi. Rüzgarın uğultusu devleşen dalgaların çıkardığı inanılmaz sese karışınca yolcular bir elleriyle tekneye sıkıca tutunmaya çalışırken diğer elleriyle birbirlerine sarılıyorlardı. Tekne ceviz kabuğu gibi zorlanan motorun itkisi ile önümüzde dağ gibi yükselen dalgaların üstüne sanki tırmanıyor, tepeye çıktığında, rahatlayan motorun sesinden pervanenin dümen suyunun dışına çıktığı anlaşılıyor, ardından hemen iki dalga arasındaki büyük boşluğa kayarak iniyoruz, önümüzde ve arkamızda dağ gibi yükselen dalgaların arasında teknede Allah Allah sesleri yükseliyor. Ben babamın ayaklarına sarılmış durumda, etrafa korkuyla bakıyor, hiçbir şeyi kaçırmamaya çalışıyorum. Diğer tarafta annemin kucağında sıkı sıkıya tuttuğu kardeşim ağlıyor. Yolculuk bir süre böyle devam etti. Bu durumlara alışık olan Ali Kaptan, "Burası hep böyledir, biraz sonra kurtulacağız" diyerek bizleri rahatlatmaya çalışıyordu. Söylediği gibi akşam karanlığında burnu dönüp, Adrasan koyuna dümen kırdığında deniz yavaş yavaş sakinleşmeye başladı. Koya varıp, kıyıya tekne bağlandığında gece olmuştu. Etraf öyle karanlıktı ki teknenin yanaştığı yeri ancak görebiliyor, bir de minik dalgaların kıyıya vurduğunda çıkardığı hışırtıları duyabiliyoruz. Fenerci Ali gaz tekelerini kıyıya taşıdıktan sonra, babama "Mehmet usta, koyun dışında deniz hala dalga yapıyor. Bu şartlarda yola devam edemeyiz. Sabahı bekleyelim, siz de teknede biraz dinlenin, yenge ve çocuklar çok hırpalandı" dedi ve bize iki battaniye verdi, biz teknede kıvrıldık, korku ve yorgunluğun etkisiyle uyumuş kalmışız. Sabah, teknede gözlerimi açıp, şöyle bir etrafıma baktığımda gördüğüm manzara beni öyle büyüledi ki; o an tanımlayamadığım ama yıllar sonra gözümün önüne geldiğinde "Cennet gibi" dediğim bir güzellik… Tıpkı ekteki fotoğraftaki gibiydi... Denize kadar inen yemyeşil çam ağaçlarının maviyi kucaklayan görüntüsü, koya sinen gün doğumu kızıllığının ve denizin dinginliğinin insana verdiği huzurun adı bende hep Adrasan olmuştur o gün bu gün... Böyle görkemli bir buluşmanın büyüsünü yaşarken Fenerci Ali "Haydi bakalım Antalya yolcuları" dediğinde, o sırada unuttuğum dedemin ölümü aklıma geldi, yüzlerinde büyüklerini kaybetmenin hüznünü taşıyan anneme babama sarıldım. Bu sırada kaptan motoru çalıştırıp, teknenin dümenini koyun açık denize açılan ağzına kırdı. Öfkesi yatışan deniz ölü dalgalarla tekneyi sever gibi dövüyordu. Bir gün önce yaşadıklarımız yanında bu bir hiçti. Öğleyin Antalya Limanına girdik. Zaten gideceğimiz ev Kaleiçi'nde kırkmerdiveni çıktıktan sonra yürüyüş mesafesindeydi. Vardığımızda dedemin cenazesi kalkmıştı ama annem ve babam son görevlerini yerine getirmenin huzuru içindeydiler. Ben zaman zaman evdeki üzüntüye ortak olsam da Adrsan'ın büyüsünden kurtulamamıştım.  Aradan uzun yıllar geçse de tanık olduğum ilk göz ağrısı büyülü güzellik, benim için yurdumun diğer güzelliklerini değerlendirmede hep ölçü olmuştur. Ne var ki; Adrasan'da daha önce çıkan veya çıkarılan ve son çıkan veya çıkarılan orman yangınları çocukluk dünyamın cennetini cehenneme çeviriyordu içindeki canlı yaşamıyla birlikte...  Orman yangını haberleri geldikçe çocukluğuma sığınır, anılarda yaşarım kendimi toparlayabilmek için... Mesut Karakoyunlu 19.09.2020 Finike
Ekleme Tarihi: 20 Eylül 2021 - Pazartesi

DÜNYADAKİ CENNETİ KEŞFETMEMİ SAĞLAYAN BİR ANIM...

 

İzmirli Börekçi Tevfik annemin halasının kocasıdır. Annem, 6 yaşlarında öksüz ve yetim kalınca, dedesi, çocuğu olmayan halasına annemi evlatlık olarak verir.

 İzmirli Tevfik babası, halası annesi olur. Annemi kızları gibi büyütürler, börekçi dükkânında kalfa olan babamla evlendirirler.

Ben Kaleiçi'nde Yivli Minare yakınında bir evde dünyaya geliyorum. Ustalaşan babam evlendikten 5 yıl sonra, İzmirli Tevfik ustaya, "Usta, bana iş verdin, el verdin kız verdin ve beni aile yaptın. Allahım da bir çocuk verdi. Hakkını ödeyemem, biliyorum. Bana bir de yol ver, Finike"ye gideyim, orada kendi işimin ustası olayım." der.

Börekçi Tevfik, kendisine 10 yıl hizmet eden babamı, kırmaz; bir çuval un, bir teneke yağ ve börekçilikte kullanılan kap kacak, tava, merdane vb. İşine yarayacak ne varsa verir ve "kızıma torunuma iyi bak, Allah yolunu açık etsin der Finike'ye uğurlar. Babam Ustasının babacanlığını hiç unutmadı, onu hep saygıyla ve sevgiyle andı.

Yanılmıyorsam 1958 yılıydı. Ustasının ölüm haberi geldi. Ne yapıp edip son görevini yapmak için Antalya'ya gitmesi gerekiyordu. Finike Antalya arasında işleyen karadan tek bir araç vardı. O da o gün sabah Antalya'ya gitmiş, ertesi gün dönecek öbür gün tekrar Antalya'ya gidecek. Bu yolla cenazeye yetişme şansı yok. Tarifeli sefer yapan Tara vapuru da 15 günde bir geliyor. Ne var ki babam bir şekilde Antalya'ya gitmek zorunda... Ama nasıl?

Tam bunu düşünürken, Fenerci Ali'nin Adrasan deniz fenerine götürülmek üzere gaz tenekelerini tekneye taşıdığını görüyor. Fenerci Ali Adrasan deniz fenerinden sorumlu kişi, her hafta fener için gerekli gazyağlarını Finike'den Adrasan'a götürür. Babam hemen Fenerci Ali'nin yanına gelir, "Gözünün yağını yiyeyim Ali kaptan,gaz tenekelerini Adrasan'a bıraktıktan sonra beni ve ailemi Antalya'ya götürür müsün? Ustam, kayınpederim, çok sevdiğim insan börekçi Tevfik'i kaybettik cenazesine katılmak zorundayım, bana bir yardımcı ol, ücreti neyse öderim." der.

Fenerci Ali, "Mehmet usta, böyle durumlarda sözü mü olur?" der, babamı kırmaz, o gün ikindine doğru, yükü gaz tenekeleri olan 6 -7 metrelik tekneyle Annem, Annemin kucağında kardeşim Mahmut, babam , ben ve Adrasan'dan yaşlı karı koca bir aile ile birlikte Fenerci Ali'nin kaptanlığında, tahta iskeleden Kilidonya Burnu istikametine denize açıldık…

Arkamızda kalan Gülmez dağının tepesinde kabarıp kabarıp dağılan bulutlara bakan Fenerci Ali, "Hazırlıklı olalım, hava iyi görünmüyor, deniz yapabilir" dedikten bir saat geçmeden dalgalar büyümeye başladı. Motorun burnunu dalgalara veren kaptan Kilidonya burnuna yaklaştıkça tekneye zor hakim oluyordu.

O güne kadar ilk defa karşılaştığımız azgın ve büyük dalgalar karşısında heyecanlanıp korkmamak mümkün değildi. Rüzgarın uğultusu devleşen dalgaların çıkardığı inanılmaz sese karışınca yolcular bir elleriyle tekneye sıkıca tutunmaya çalışırken diğer elleriyle birbirlerine sarılıyorlardı. Tekne ceviz kabuğu gibi zorlanan motorun itkisi ile önümüzde dağ gibi yükselen dalgaların üstüne sanki tırmanıyor, tepeye çıktığında, rahatlayan motorun sesinden pervanenin dümen suyunun dışına çıktığı anlaşılıyor, ardından hemen iki dalga arasındaki büyük boşluğa kayarak iniyoruz, önümüzde ve arkamızda dağ gibi yükselen dalgaların arasında teknede Allah Allah sesleri yükseliyor.

Ben babamın ayaklarına sarılmış durumda, etrafa korkuyla bakıyor, hiçbir şeyi kaçırmamaya çalışıyorum. Diğer tarafta annemin kucağında sıkı sıkıya tuttuğu kardeşim ağlıyor. Yolculuk bir süre böyle devam etti. Bu durumlara alışık olan Ali Kaptan, "Burası hep böyledir, biraz sonra kurtulacağız" diyerek bizleri rahatlatmaya çalışıyordu.

Söylediği gibi akşam karanlığında burnu dönüp, Adrasan koyuna dümen kırdığında deniz yavaş yavaş sakinleşmeye başladı. Koya varıp, kıyıya tekne bağlandığında gece olmuştu.

Etraf öyle karanlıktı ki teknenin yanaştığı yeri ancak görebiliyor, bir de minik dalgaların kıyıya vurduğunda çıkardığı hışırtıları duyabiliyoruz. Fenerci Ali gaz tekelerini kıyıya taşıdıktan sonra, babama "Mehmet usta, koyun dışında deniz hala dalga yapıyor. Bu şartlarda yola devam edemeyiz. Sabahı bekleyelim, siz de teknede biraz dinlenin, yenge ve çocuklar çok hırpalandı" dedi ve bize iki battaniye verdi, biz teknede kıvrıldık, korku ve yorgunluğun etkisiyle uyumuş kalmışız. Sabah, teknede gözlerimi açıp, şöyle bir etrafıma baktığımda gördüğüm manzara beni öyle büyüledi ki; o an tanımlayamadığım ama yıllar sonra gözümün önüne geldiğinde "Cennet gibi" dediğim bir güzellik… Tıpkı ekteki fotoğraftaki gibiydi...

Denize kadar inen yemyeşil çam ağaçlarının maviyi kucaklayan görüntüsü, koya sinen gün doğumu kızıllığının ve denizin dinginliğinin insana verdiği huzurun adı bende hep Adrasan olmuştur o gün bu gün...

Böyle görkemli bir buluşmanın büyüsünü yaşarken Fenerci Ali "Haydi bakalım Antalya yolcuları" dediğinde, o sırada unuttuğum dedemin ölümü aklıma geldi, yüzlerinde büyüklerini kaybetmenin hüznünü taşıyan anneme babama sarıldım.

Bu sırada kaptan motoru çalıştırıp, teknenin dümenini koyun açık denize açılan ağzına kırdı. Öfkesi yatışan deniz ölü dalgalarla tekneyi sever gibi dövüyordu. Bir gün önce yaşadıklarımız yanında bu bir hiçti. Öğleyin Antalya Limanına girdik. Zaten gideceğimiz ev Kaleiçi'nde kırkmerdiveni çıktıktan sonra yürüyüş mesafesindeydi.

Vardığımızda dedemin cenazesi kalkmıştı ama annem ve babam son görevlerini yerine getirmenin huzuru içindeydiler. Ben zaman zaman evdeki üzüntüye ortak olsam da Adrsan'ın büyüsünden kurtulamamıştım.

 Aradan uzun yıllar geçse de tanık olduğum ilk göz ağrısı büyülü güzellik, benim için yurdumun diğer güzelliklerini değerlendirmede hep ölçü olmuştur. Ne var ki; Adrasan'da daha önce çıkan veya çıkarılan ve son çıkan veya çıkarılan orman yangınları çocukluk dünyamın cennetini cehenneme çeviriyordu içindeki canlı yaşamıyla birlikte...

 Orman yangını haberleri geldikçe çocukluğuma sığınır, anılarda yaşarım kendimi toparlayabilmek için...

Mesut Karakoyunlu

19.09.2020 Finike

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seckinhabertv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.