Bu yazımda, 7 yıl önce tanık olduğum bir olayı anlatarak, tek adam yönetiminde havuz medyası muhabirliğinin nasıl muhbirliğe dönüştürdüğünü anlatmak istiyorum, çarpıcı bir örnekle...
Artık günümüzde iktidarın yanlışlarını eleştirmek ve bunu halka iletmek suç oldu.
Bu süreç gazeteci kılıklı yandaş ve yalaka troller tarafından başlatıldı.
Reisi arkasına almış, ağzına geleni söyleyen gazetecilerin diline düşmeye gör; hükümete aykırı bir açıklama yaptın mı..önce linç başlatırlar, ardından RTÜK haharekete geçer, inanılmaz cezalar yağmaya başlar gazete ve televizyon kanallarına...
Amaç; gazetecileri otosansüre zorlayarak, burada amaç, Partili Cumhurbaşkanlığında sansür yok, Anayasanın, 'Basın özgürdür, sansür edilemez' ilkesine uygun bir görüntü vermek. İnsan aklıyla alay edercesine... Tabi yersek!
Bir anımı anlatarak gazeteciliğin ülkemizde ne hallere düşürüldüğünü göstermek istiyorum.
Yıl 2017 aylardan 9 Eylül. Yer; CHP Maltepe İlçe Örgütü salonu..
CHP'nin 94. kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında bir panel.. izleyiciler arasındayım.
Gazeteci/yazar ve CHP Eski Genel Başkanı Altan Öymen konuşmasını tamaladı.
Bu arada konuyu haberleştiren basın mensupları dışarı çıktı.
İkinci konuşmacı Hürriyet'ten Yalçın Bayer.. Cesur kalem olarak bilinir... Konuşmasının sonlarında önemli birşey söyleyecekti, sustu, etrafına baktı, 'Aranızda gazeteci var mı' dedi.. 'Yok' denilence, düşüncesini rahatça açıkladı.
Siyasetcinin gazeteciden çekinerek açıklama yaptığı dönem geride kaldı artık ; dürüst gazetecinin yalaka gazeteciden korktuğu bir Türkiye'de yaşayıyoruz ; muhabirlik yalakalıkla muhbirliğe evrilmiş.
Ne var ki her devrin bir sonu vardır.
Ne zaman mı?
Tıpkı deprem gibi hemen her an olabilir, yıllarda sürebilir.
Toplumsal tepkiler, nerede ne zaman yağmur bırakacağı belli olmayan bulutlara benzer...
Mesut Karakoyunlu