Alman Anayasası'nın 1. Maddesi de; insan onuru dokunulmazdır, der.. ardından devlet erki ona saygı duymak ve korumakla yükümlüdür, diyerek idareye sorumluluk yükler.
Bugün bizi yönetenlerin ağzında fıtrat olan; "yaratılanı severim yaratandan dolayı" sözü insana verilen değeri ifade etse de kibir bu ifadeyi anlamsızlaştırmaktadır.
Kendisi gibi olmayanı, kendisi gibi düşünmeyeni ve inanmayanı ötekileştirip, hainleştirip, düşmanlaştırıp aşağılayarak onur cellatlığı yapmak ne insani, ne vicdani ne de dini bir davranıştır.
Kibrin ortaya koyduğu bu davranış, karşı olduğu kişiyi değersizleştirerek onurunu yok etmeyi amaçlamaktadır. Bu nedenle kibir, başkalarının yaşama sevincini soldurmayı, mücadele direncini kırmaya yönelik bir tehdittir.
Bu tehditin korku aracı olarak kullanılması, tutukluya hükümlü gibi muamele edilmesi ülkemizde olağanlaştırılmıştır.
Bugün sanki askeri bir yönetim ülkeye hakibi bir iklimde yaşıyoruz.
Muhalifsen, bu ülkenin yurttaşı değilsin sanki, iş talebin bile dikkate alınmıyor, resmiyetin gözünde bir hiçsin. Resmiyetin dışında kendini iktidara yakın bulan sıradan bazı insanlar bile onurunu ayaklar altına alarak seni hiçleştirmeye çalıştığı bir dönemi yaşıyoruz.
Darbe dönemleri dışında bu kadar yoğun onur cellattığı yaşandığı bir dönemi hatırlamıyorum.
Ülkemizde insanlık onuruna yönelik zulmün nereye varacağını bilemediğimiz bir süreç yaşıyoruz.
Önümüzdeki genel seçimleri, bu anlamda demokratik direnç alanları olarak değerlendirmek zorunda olduğumuzu düşünüyorum.
Çünkü, bundan sonra kendimizi muhalif olarak ifade edebileceğimiz demokratik alan bulamayacak gibiyiz.
İnsanlık onuru, her türlü zorluk karşısında insana mücadele direnci veren bir duygu...
Tek meşruluk aracımız SANDIK ise.. onur mücadelesi de elimizde kalan son demokrasi kalesini demokrasiye açılan bir kapı yapmaktır.
Unutmayalım; insanlık onuru her türlü zorbalığı yenecek güçtedir.
İzin vermez isek; geldikleri gibi giderler!
Mesut Karakoyunlu